07 Nisan 2012

İlk Sarhoşluk

Kimseye anlatmadığım bir hikaye

Yıl 2009, aylardan Ekim
Liseden bir arkadaşımın doğumgünü için toplanılmış
Kişi önemsiz.
Zaten şimdi daha da önemsiz bağlar gevşiyor zamanla
Oldukça kalabalık bir ekip
Gövde gösterisi için hepimiz oradayız
Kendimizi göstermemiz lazım arada
Facebook'ta insanların newsfeed'ini meşgul etmeliyiz.
Yorum almalı, cevaplam… vs. vs.
Ücretin girişte ödendiği
sınırsız ve kalitesiz içkinin kadehlerden boşalmadığı bir gece…
Yaz sonu
Okul ya yeni başlamış ya da başlamak üzere
Zaten mükemmele yakın bir yıl geçirmişim
Bütün bir yıl boyunca düzenli spor yapmışım
Kendimi livesex kanallarında "loverboy"larla keşfetmeye başlamışım
Ardından sayısız erkekle camsex
Kimisi bana bayılıyo
Kimisi beni görmek için can atıyo
Beğeniliyorum
Ama psikopat gibi beğeniliyorum
Ego tavan
Hem de bir kızın beni beğenmesi için harcayacağım sürenin yüzde 1'i kadar harcayarak
Çıplağım
Sikim bir elimde
Diğer elimde mouse ve tıklıyorum
Kimisine 20-30 sn bakıyorum, siliyorum ve engelliyorum
Kimisine 5-10 dakika... Bununla bir kaç kere daha yapılır diyorum
Kimisine da daha uzun
Hatta 2-3 haftalık bir ilişkim bile oluşmuş bi'tanesiyle…
"Her gece koşa koşa eve gelmek
Tüm ne yaptığını anlatmak
Camsex yapmak
Sayısız kez boşalmak
Önemsemek
İyi şeyler söylemek
Gözlerinin içine bakmak
Yalan söylemek
Hayaller kurmak"
Tüm bunlar ne kadar ilişkiyi andırır tartışmaya açık
Bana tipik bir ilişki gibi geldi şimdi böyle söyleyince
Neyse ki o zaman gelmemişti…
Ardından 10 Ağustos ve 6 haftalık İtalya serüveni
Unutamayacağım tatillerden birisi...
Keşif devam ediyor tüm hızıyla
Artık sanalda değil 'reel'de de varız
Tanıdığım kimse yok yanımda
Tam da istediğim gibi bir hayat.
Sona yurda dönüş
Hayal kırıklıkları
Niye döndüm ben acaba hissiyatı
O'na yalan söylemenin getirdiği vicdan azabı
Azap sonucunda cevap vermekten kaçış
Ve yine yalan
Bir daha hayal kırıklıkları…
Neyse gecedeyiz tekrar
Artan alkol miktarıyla ters orantılı olan bilincim ve bastırdığım düşünceler
Hatırladığım çok az şey var geceye dair
No.1: Hayatımda içtiğim en kötü beyaz şarabın tadı
No.2: Neden ayağımda daha rahat bir ayakkabı yok!
No.3: Ben n'apıyorum?
Hakkaten n'apıyordum?
Tamam herkesin kafası iyi olabilir
Ama ben neden sadece bi'kişiyi düşünüyordum?
Ona söylediğim yalanlar için neden kötü hissediyordum?
Bak&sil&engelle neden etkili olmadı?
Çalan şarkıya eşlik ederken neden aklımda o var?
Aklıma geldikçe o bok gibi şaraptan daha da çok içiyorum
içtikçe daha çok aklıma geliyor
Boğuluyorum sanki
Tuvalete gidip kendimi kilitleyip ağlıyorum
Vicdan azabı daha da büyüyor
Sonrası alışılagelmiş hareketler
Mesaj atmalar başkalarına falan filan
Sabaha karşı evdeyim
Nasıl geldim,
Ne şekilde yürüyüp kuzenime geldim fikrim dahi yok
Tuvalette uyuyakalmışım
Korkmuş kuzen dediğine göre
Sayısız kez kusmalar bilmem neler
Sonra içki içmicem bi daha!
Alkol bütün kötülüklerin anası! nidaları
Gece atılan gereksiz mesajlar için pişmanlıklar
En çok da pişmanlıklar...

26 Mart 2012

mimlendim


Öncelikle mim için Anlatsam Bi Bok Olmaz'a teşekkür ederim. Bu ilk mimim ve sevdim. Beni hep mimleyin yazmak için bahane ve konu olur. Ya da bana konu, soru ya da sorun gönderin ben düşüncelerimi paylaşayım=p

1. Kendini seviyor musun?
Evet kendimi seviyorum. Bir narsisizm çılgınlığı şeklinde değil ama seviyorum kendimi. Daha doğrusu beğeniyorum. Kendimle yatmak isterdim. (çüş)

2. Yapmaktan hoşlandığın şeyler?
Film izlemeye bayılıyorum. Bütün bir hafta sonu evden çıkmadan veya festivallerde arka arkaya 3 film izleyebilirim. Üşenmediğim zamanlarda spora gitmeyi seviyorum ama rutin hale gelince sıkılıyorum ve zevk almıyorum. Düzenli biri değilim.
Bunun dışında yemek yemeyi/yapmayı ve gezmeyi seviyorum. Yeni bir yerde yemek yiyince ya da ufaklıkla yeni bir yer keşfedince acayip mutlu oluyorum.

3. Hedeflerin nelerdir?
Hedefler büyük… 5 yıl sonra ilk şirketimi kurmak ve ilk yılın sonunda 2 milyon $ ciro elde etm… değil tabiî ki. Yanımda bi’tanemin de olduğu huzurlu bir hayat istiyorum. Yeri çok önemli değil. NewYork’ta bir penthouse, LA’de bir mansion, Roma’da Trastevere’de bohem bir daire, Buenos Aires veya Rio’da bir loft olabilir. Şu an karar vermedik.
İleriye dair çok hedef koy(a)mıyorum. Eskiden öyleydim. Çok fazla hedefe sahip olmak hem hayal kırıklıklarına sebep oluyor hem de oldukça yorucu.
Şimdiki en büyük hedefim 4-5 yıl sonra bi’tanemle rahat bir hayata sahip olmak için çalışmak. İlerideki işim için de fikrim yok sanırım. Piyasayı takip etmeyi, dinlemeyi, izlemeyi, düşünmeyi ve yazı yazmayı seviyorum. Reklam/metin yazarlığı şu an ve sonrası için iyi bir seçenek gibi görünüyor.

4. Kendini bir cümleyle anlatabilir misin?
Kendimi bir cümleyle anlatamam ama Altyazı’da Xavier Dolan’la yapılmış bir röportaj sorusundan etkilendim. “Bir ustanın olgunluğuyla bir ergenin oyunbazlığının ortasında durmak”. Galiba bi’adamın ben de bulduğu şey de bu olsa gerek: zaman zaman peşinde dolaşan küçük bir çocuk kimi zaman da sığınabileceği olgun bir adam. Böyle biri olabilirim.

5. Nefret ettiğiniz şeyler nelerdir?
En nefret ettiğim şey kendini bir bok sanan insandır. Bunun dışında mantar ve çay sevmem. Ispanak dışında hiçbir sebzeyi sevmem.

6. Favori şarkıların, filmlerin, kitapların nelerdir?
Benim için all time favorite song The Knife – Pass This On ‘dur. Tüm gün Coldplay ya da Parov Stelar dinleyebilirim. İçimde Türkçe Pop seven biri de var. Favori filmim çok her biri bebeklerim gibi Mine Vaganti, Closer, Howl, Eyes Wide Shut, Jacob’s Ladder, Heartbeats, Black Swan ve adını sayamadığım nice filmler… Favori kitabım tabiî ki  Nabokov’un Lolita’sı!

7. İlham aldığın kişiler kimlerdir?
İlham. Güzel soru…
Kate Moss’tan ilham alırım. Onu düşününce…
Açıkçası spesifik biri yok ilham aldığım ama özgün bir iş çıkartmam bekleniyorsa dinlediğim müzikten etkilenilirim. Belki rock, biraz elektronik, azıcık depresif ya da enerjik olabilir. Tamamen o ana bağlı. Radyo Eksen 4eva!  

8. Death note'u sen bulsaydın ne yapardın?
Death Note’u bulsaydım içerisine yazacağım birkaç politik isim, ofisten birkaç kişi… Şaka bi yana dünya güzel yer kimseyi yazmazdım eceliyle ölsünler.

23 Ocak 2012

Uzun ilişkiler ve aynı anda boşalmak

Çoğu zaman uzun ilişkiler için "her gün kuru fasulye mi yenir?" sorusunu soranlardandım. En yakın arkadaşımdan (bi'adamın dünyanın en tatlı kızı dediği kız) biliyorum çünkü yaklaşık 6 yıldır aynı adama aşık. İşin ilginç yanı her gün birbirlerine yeniden aşık olmak ve kavga etmek için sudan sebepler bulabiliyorlar. Bu durumun bizim ilişkimizi güçlendirdiğini ya da örnek oluşturduğunu söylemem ama en azından bunun varlığına inandırdığını söylemek mümkün. Henüz hayatımda bi adam yokken ya da biz henüz bu şekilde değilken ona her gün tiksinen gözlerle bakarak vebalıymış gibi hissettirirdim. Bir insan nasıl aynı pipiden sıkılmaz diye de merak ederdim. Her gün, her hafta, her...

Uzun süreli ilişkilere dair, birbirine mide bulandırıcı derecede perçinlenmiş iki ilişkimden çıkarabileceğim sonuç ise eğer kişi doğruysa geçirilen sürenin uzunluğunun bir öneminin kalmadığı yönünde. Onunla geçirdiğim 3 yılı düşündüğümde aklımda beliren tek şey, ölmeden geçtiği varsayılan film şeridi gibi. Kesik kesik kareler, her biri de birbirinden güzel... 

Sorun şu ki; kişi yanlış olduğunda da bir o kadar işkence olduğu. Zorla gidilen buluşmalar, o buluşmaların vazgeçilmezi kol saati ve birbirini kovalayan yelkovan ile akrep... Bırakın fedakarlığı, istenilen en ufak birşeyi bile yapmak kapana sıkışmış hissi yaratmıştır bende.

Diğer ilişkimi düşündüğüm zaman aklıma gelenler dert, tasa,  kavga, hır, gür ve bir an önce bitmesi için uğraşılan sevişmelerden oluşan bir sıkıntı kümesinden ibaret. Halbuki insan birlikte olduğu kişiyle seks yaparken zevk almalıydı. En azından yatağa girdiği zaman yapılması 'gereken'ler olmamalıydı. Bunun değerini de bi'adamla yaşadığım ilişkide anladım.

Gülmek, konuşmak, terlemek, yuvarlanmak, koklamak, keşfetmek, sınırsız pozisyonda sayısız seks yapmak... En önemlisi de spoon yapmak. Gerçekten de öyle... Birine güvenmenin, kendini bırakmanın ve sahip olmanın en yoğun olarak yaşandığı andır bence. Hele bir de aynı anda boşalmak var ki bahsini açmaya bile gerek yok. Ya da var sanırım çünkü eşcinsel bir ilişkinin olmazsa olmazıdır seks. Nitekim bizim için de öyle oldu; birbirimize ilk sahip oluşumuzda aynı anda boşaldık. Birlikte çığlık attık sonra göz göze geldik. O en anlamsız, en boş, en boşalmış halimizle birbirimize baktık. Her ne kadar içime öküz kaçmış gibi olsa da aslında bu bir işaretti sanırım. Geç olsa da bunu fark ettim.

Çıkaracağım sonuç şudur ki: ilişkiyi uzun soluklu yapan seks midir tartışmaya açık tabi ama seksi uzun soluklu ve anlamlı yapanın o kişi olduğunu söyleyebilirim.